DİĞER
“Ataç’ın 'edebiyat teorisi'yle sistemli bir ilişkisi yoktur. Belirli bir edebiyat ekolüne bağlı kalmak yerine çoğunlukla sezgilerine, öznel yargılarına, zevklerine; okuduğu kitaplardan, dinlediği müziklerden oluşturduğu sanat 'telakki'sine güvenir. Kendi döneminin modalarına, sanat alanındaki egemen yargılara cesurca karşı çıkıp Divan Edebiyatı’nı, alaturka musikiyi Türk kültür hayatından aforoz edildikleri 1930’lu yıllarda sahiplenmiştir.”
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Doğan Yarıcı metni ve dili hallaç pamuğu gibi atarken toplumsal ve bireysel meselelerin de pekâlâ konu edilebileceğini, hatta edebiyatın, edebi ifade biçimlerinin bu konulara bakmanın ve bunlara dair akıl yürütmenin özel bir yolu olduğunu gösteren yazarlardan."
"Çağla İlk ve Misal Adnan Yıldız'ın Baden-Baden Kunsthalle'deki –görmediğim– ilk sergileri pat diye Ece Ayhan’dan yola çıkıyordu; Devlet ve Tabiat. Son sergileri ise bunu tersyüz ediyor: Tabiat ve Devlet."
"Çok konuşurdu. Çok doluydu çünkü. Projeler, fikirler, akıllar... Tanıdığım günden beri saatlerce dinledim onu. Hezarfen dediklerinden. Çok şey bilirdi. Bilmediğini hızla öğrenen, bildiğini hızla öğreten bir deliydi."
"Doğan Akhanlı, 64 yıl yaşadın, ama onun içine o kadar çok hayat sığdırdın ki! Şimdi küllerin 2010 yılında son bir kez buluşmanız engellenen babanla buluşacak. Hasret giderilecek."
"Kendi üretim alanını Türkiye'deki sanat tarihçiliğinden bağımsız bir disiplin olarak tanımlayan Doğan Kuban, Türkiye'de mimarlık tarihyazımına yön verdi ve geride büyük bir üretim bıraktı. Mimarlık tarihyazıcılığı yeni bir sayfa açmak için bu üretimle hesaplaşmak zorunda."
"Yıllar içerisinde, özellikle de bu kitabı yazarken değiştim. Kararlar o kadar net verilemeyebilir. Hiçbirimiz o kadar güçlü değiliz. Zaten o kadar güçlü olmak yanında biraz da kibri getirir. Gönül ister ki acı çekilmesin ama bir yandan da 'Keder mi, hiçbir şey mi deseler kederi seçerim' demiş Faulkner."
"21 yazarın bilimkurgu öykülerini bir araya getiren İlk isimli tematik derlemenin editörü Burak Albayrak ile bu türe yıllarını veren İsmail Yamanol ve Onur Güzeldiyar’la Türkiye'de bilimkurguyu konuştuk."
"Annesinin ölümüne dair hissettiklerini anlattığı 'annen yok, kimsen yok' videosunun herkesi bu kadar etkilemesinin sebebi oradaki sahicilikti, kendi yarasını herhangi bir şov aracına dönüştürmeden spontan bir şekilde paylaşabilmesiydi. Doğan Cüceloğlu’nun yazdıkları yaşamaya devam edecek. Damdan düşmenin utanılacak, sıkılacak bir şey olmadığını, yaranın dönüştürülebilir olduğunu bizlere sürekli göstererek…"
"What we see in this exhibition are works created by Zehra Doğan with persistence and resilience during her prison sentence, using any surfaces, objects and materials she could find (including brushes made out of her own hair and menstruation blood used as paint; an expression of body politics in its fullest sense) and other manifestations of the alternative realm she created while in prison."
"Görülmemiştir adlı sergide gördüklerimiz, tutukluluk döneminde Zehra Doğan’ın ısrarla ve dirençle, hapishanede bulabildiği her şeyin üzerine ve bulabildiği bütün malzemelerle (buna kendi saçlarından yaptığı fırçalar ve boya olarak kullandığı regl kanı da dahil; tam anlamıyla beden politikası) yaptığı işlerden ve kurduğu alternatif alandan oluşuyor."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.